Yanlış okumadınız, evet doğru! Ortalama bir hesap üzerinden düşündüğümüzde kadınlar için yıl aslında 276 gün!
Peki, neden mi?
Kadınların regl dönemlerinde yaşadığı fiziksel zorluklar, ayda yaklaşık bir haftanın verimsiz geçmesine neden oluyor.
Baş ağrısı, sırt ağrısı, bacak ağrısı, karın ağrısı derken birçok kadın ağrı kesici ilaçlar kullanıyor, hatta hastanede serum alarak bu süreci atlatıyor.
Regl dönemi boyunca yaşanan bu fizyolojik zorluklar günlük yaşamı sekteye uğratıyor ve kadınların hayat kalitesini doğrudan etkiliyor.
Basit bir hesap yapalım: Bir ay 30 gün. Regl dönemindeki verimsizliği 7 gün kabul ettiğimizde geriye 23 gün kalıyor.
Bunu 12 ay ile çarptığımızda ise yıl boyunca aktif olarak yaşayabildiğimiz gün sayısı 276’ya düşüyor!
Peki, bu süreç kadınların yaşamlarını nasıl etkiliyor?
Evli kadınlar ev temizliği yapıyor, çocuk bakıyor. Genç kızlar okul temposuna ayak uyduruyor.
İş hayatındaki kadınlar ise tüm bu fiziksel ve ruhsal yorgunluklarına rağmen çalışmalarını sürdürüyor.
Regl döneminde tempoda bir düşüş olsa da sorumluluklar azalmıyor, kadınlar bu süreçte de güçlü durmaya devam ediyor.
Her zaman söylediğim iki önemli cümle var:
- Dünyayı kadınlar yönetmeli!
- **Zincirlikuyu Mezarlığı’nın girişinde yazan o anlamlı cümle: Her canlı ölümü tadacaktır. **
Bu cümle mezarlık yerine tüm devlet dairelerinin girişinde yazmalı ki halka hizmet eden herkes sorumluluğunu daha iyi idrak edebilsin.
Eğer her birey, özellikle de yönetim kademesinde olanlar, görevlerini hakkıyla yerine getirirse toplumda bir kelebek etkisi yaratılmış olacak.
Barış, huzur ve adalet sağlanmış bir toplumda yaşamak mümkün!
Devletin üç temel unsuru “Millet”, “Ülke” ve “Egemenlik” olarak bilinir.
İşte tam da bu yüzden toplum düzenini sağlayanlar bu bilinçle hareket etmeli.
Eğer herkes üzerine düşeni layığıyla yerine getirirse adalet ve refah topluma yayılacaktır.
Küçük bir farkındalık bile kelebek etkisi yaratabilir!
Biliyoruz ki büyük balık küçük balığı yer; ancak küçük balıklar birleşirse büyük balığı tek hamlede yutabilir.
İşte bu yüzden, “Alışılmış düzeni bozmak bize mi kaldı?” diye düşünmek yerine kadınlardan başlamalıyız. Çünkü kadın değişirse dünya değişir.
Acıyı bal eğlemeyelim! Alışılmış düzeni bozmak bize mi kaldı? demeyelim! Özellikle kadınlarımız değişmeli ki dünya değişsin!
Neşet Ertaş’ın dediği gibi: Kadın insandır, biz insanoğlu.
Önce kendimizi tanıyalım, kendimize inanalım. Bir kadın değişirse evi değişir, ailesi değişir, komşuları değişir, toplum değişir!
Değişim için önce inanç gerekir.
Sonuç olarak, kadınların yıl içinde gerçekten aktif olduğu gün sayısı 276.
Bu yüzden artık kendimize inanarak, kendimizi tanıyarak ve farkındalıkla hareket etme zamanı!
Kendimizi sevdiğimizde, gücümüzü fark ettiğimizde önce ev halkı değişir, sonra komşularımız, arkadaşlarımız ve toplum değişir.
Bu yazımda yalnızca bir farkındalık yaratmak istedim.
Bir sonraki yazılarımda bu konuda neler yapabileceğimizi daha detaylı paylaşacağım.
Önce sen, sonra diğerleri…
Derya İlteke